Özel Arama

ANA SAYFAN YAP

   
 
  Binbir Damla
 
Ebu Talip ve Hz. Ali

Hz. Ali’nin annesi Fatıma Hatun, bir gün kocası Ebu Talib’e dedi ki: “
– Ali’nin Muhammed’in yanına gidip durduğunu görüyorum. Senin başına Muhammed yüzünden oğlunla ilgili bir iş gelmesinden korkarım!
Ebu Talip:
– Demek oğlum bu sıralarda bunun için görünmüyor, dedi ve oğlunu takip etmeye başladı.
Hz. Peygamber s.a.v.’le oğlu Ali’yi, Mekke’nin bir vadisinde birlikte namaz kılarken gördü. Namaz sonrasında Allah Rasulü’ne sordu:
– Kardeşimin oğlu! Senin uyduğun bu din neyin nesi?
Hz. Peygamber s.a.v. şu cevabı verdi:
– Amca, bu Allah’ın dinidir. Allah’ın meleklerinin ve peygamberlerinin dinidir. Babamız İbrahim’in dinidir. Allah beni peygamber olarak bu dinle bütün kullara gönderdi. Ey amca, sen bu yola davetimi kabul etmeye ve bana yardımcı olmaya herkesten daha layıksın. Allah’ın birliğine inanmalı ve putlara tapmaktan vaz geçmelisin.
Ebu Talip, bir yeğenine bir de on yaşındaki oğlu Ali’ye baktı ve dedi ki:
– Vallahi yaptığınızda ve söylediklerinizde bence bir sakınca yok. Fakat ben atalarımın dininden ayrılamam. Sen ise gönderildiğin şey üzerinde olmaya devam et. Yemin olsun ki ben sağ oldukça istediğin işi tamamlayıncaya kadar sana zarar gelmeyecek.
Sonra oğlu Ali’ye de durumunu sorup Hz. Ali r.a.:
– Babacığım, ben Allah’a ve Rasulüne iman ettim, O’nun Allah’tan getirdiklerini aynen kabul ettim. O’na tabi oldum ve O’nunla birlikte namaz kıldım, cevabını verince dedi ki:
– Oğlum, amcanın oğlu seni sadece hayır ve iyiliğe çağırır, sen O’nun yolunda yürümeye devam et. Amca oğlunun girdiği yola girmen senin için iyidir.
Amcası Ebu Talib’in bu tavrı Rasulullah s.a.v.’i ferahlattı.

Ensâbü’l-Eşraf, 1/126; İbn Seyyidinnâs: Uyûnu’l-Eser (Beyrut 1992), 1/181; İbn Yusuf es-Salihî, Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd (Beyrut, 1993), 2/301.

 

 

Safa Tepesinden Sesleniş

Peygamber Aleyhisselâm’ın peygamberliğinin ilk üç yıllık dönemi, insanları gizlice İslâm’a davet etmekle geçmişti. Hz. Ebu Bekir de bu davette elinden gelen desteği vermiş, birçok kişinin müslümanlığına vesile olmuştu. Nihayet “Önce en yakın hısımlarını uyar…” mealindeki ayet-i kerime (Şuara, 214) nazil olunca, Peygamber Aleyhisselam açık davete başladı.
Bir gün Mekke’de Safa tepeciğine çıkarak: “Ey Kureyş topluluğu!” diye seslendi ve bütün Kureyş kabilelerini yanına çağırdı. İşitenler gelip Peygamber Aleyhisselam’ın huzurunda toplandılar. Gelen Kureyşliler:
– İşte geldik ya Muhammed! Bir haber mi var, dediler. Allah Rasulü s.a.v.:
– Ne dersiniz? Ben size şu dağın arkasından bir grup atlının çıkıp geleceğini ve düşman baskınına uğrayacağınızı haber versem, doğru söylediğime inanır mısınız, dedi.
– Evet inanırız. Çünkü senin doğru sözlü olduğunu çok tecrübe ettik. Herhangi bir suç işlediğine, bir yalan söylediğine rastlamış değiliz, dediler. Rasulullah s.a.v. devamla:
– Öyleyse ben sizi, çetin bir azapla uyarmakla görevliyim. Allah Tealâ, en yakın hısımlarımı azapla uyarmamı, korkutmamı bana emretti. Sizler “Lâ ilâhe illallah: Allah’tan başka ilâh yoktur” demedikçe, ne dünyada ne de ahirette size bir faydam olabilir, dedi.
Peygamber Aleyhisselâm’ın amcalarından Ebu Lehep bu sözleri duyunca sert tepki gösterdi ve ağzını bozdu:
– Bizleri bunun için mi topladın? Yuh olsun sana, diye bağırdı.
Rasul-i Ekrem’in diğer amcası Ebu Talip de İslâm’a girmekten uzak kalmıştı. Fakat ömrü boyunca Peygamber Aleyhisselam’a iyi davranmış, kendisine her hususta devamlı yardımcı olmuştur. Ebu Lehep ise hep engellemeyle meşgul olmuş, Hazreti Peygamber için: “Ona inanmayın, o yalancıdır, dinden çıkmıştır!” gibi sözlerle insanları ondan uzaklaştırmaya çalışmıştır.

Et-Tabakâtü’l-Kebîr, 1/169; İbn Kesîr: es-Sîretü’n-Nebeviyye (Beyrut 1997), 1/469-474; İbn Burhâneddîn el-Halebî:
İnsânü’l-Uyûn, 1/460.


Müşriklerin Garip Teklifleri

Bir gün Mekkeli müşriklerin büyükleri, onları İslâm’a davet eden Peygamber Aleyhisselâm’ı yanlarına çağırarak şöyle dediler:
– Ey Muhammed! Sen bizim atalarımızın bağlı olduğu dinimizi küçümsedin, putlarımızı kötüledin, bizi akılsız yerine koyup birliğimizi bozdun. Maksadın mal ve servet elde etmek ise aramızda bolca mal toplayıp sana verelim. Yok istediğin şanlı şöhretli bir kişi olmak, herkesçe tanınmaksa, biz seni şanlı ve ulu biri olarak tanıyalım. Başımıza kral olmak istersen seni kral seçelim. Eğer cinlerden etkilendiysen, bundan kurtuluncaya kadar seni tedavi edelim.
Rasulullah Aleyhisselâm onlara şöyle cevap verdi:
– Söylediklerinizin hakikatle hiçbir ilgisi yok. Ben, Rabbimin bana yüklediği peygamberlik vazifesini size tebliğ ediyorum. Söylediklerimi kabul ederseniz ne âlâ! Aksi halde bana düşen, Allah’ın emrini yerine getirmek için her güçlüğe katlanmaktır.
– Ey Muhammed! Öyleyse Rabbinden dile de şu dağları kaldırıp bizden uzaklaştırsın, memleketimizi genişletsin. Geçmiş atalarımızdan bazı kişileri de bizim için diriltsin! Bunları yapmazsan, bari kendin için bir şeyler edinmeye bak. Rabbin sözlerini tasdik edecek bir melek gönderiversin! Rabbinden iste de sana bahçeler, köşkler ve hazineler versin. Çünkü sen de bizim gibi geçimini sağlamak için çarşılarda dolaşan bir insansın. Eğer gerçekten peygambersen, böylece mertebeni de öğrenmiş oluruz, dediler. Rasulullah s.a.v.:
– Ben Rabbimden bunları isteyecek değilim, size bunun için gönderilmedim. Allah beni inananlar için cennetle müjdeleyici, inanmayanlar için de cehennemle korkutucu ve uyarıcı olarak göndermiştir, diye cevap verdi. Dediler ki:
– Ey Muhammed! Rabbin bizim seninle böyle oturup sorular soracağımızı bilmiyor muydu? Neden bize verilecek cevaplar önceden sana öğretilmedi? Tebliğ ettiğin şeyleri kabul etmediğimiz zaman bize ne yapacağın niçin sana bildirilmedi? Artık bundan sonra ya biz seni yok ederiz, ya sen bizi yok edersin!

İbn’Hişam: es-Sîretü’n-Nebeviyye, 1/322-35; İbn Cerîr et-Taberî: Câmiu’l-Beyân (Beyrut 1988), 19/164-165; el-Kurtubî: Câmi’li-Ahkâmi’l-Kur’an (Kahire 1996), 10/334-35


Ümmü Cemil’in Düşmanlığı

Peygamber Aleyhisselam’ın amcası olduğu halde ona aşırı düşmanlık besleyen Ebu Leheb ve onun şirret karısı Ümmü Cemil, Rasul-i Ekrem s.a.v.’e düşmanlıkta ve inkârcılıkta aynı yolu izliyorlardı. O müşrikler, Allah Rasulü’ne eziyet için ellerinden gelen her muzırlığı yapıyorlardı. Ümmü Cemil, her gece dikenli ağaç dallarını demetler halinde boynuna takarak, ayaklarını incitsin diye Rasulullah Aleyhisselam’ın geçeceği yollara saçardı. Bu hadise üzerine, Ebu Leheb ve karısını şiddetle kınayan, onları “cehennemlik” olarak tanıtan “Tebbet” suresi nazil oldu.

Ümmü Cemil, Ebu Leheb’le kendisi hakkında gelen ayetlerin tebliğ edildiğini duyunca, Rasulullah s.a.v. ile Hz. Ebu Bekir r.a.’ın Kâbe yanında oturdukları sırada, eline koca bir taş alarak onlara doğru yaklaştı. Hz. Ebu Bekir onun gelişini görünce dedi ki:
– Ya Rasulallah! Bu Ümmü Cemil zalim bir kadındır. Onun seni görmesinden endişe ederim. Keşke bunun sana bir eziyeti olmadan kalkıp bir tarafa çekilsen!
Rasul-i Ekrem ise şu anda onun kendisini göremeyeceğini söyledi ve duruşunu değiştirmedi. Gerçekten de öyle oldu; Yüce Allah elinde taşla yaklaşan Ümmü Cemil’e Allah Rasulü’nü göstermedi. Sadece Hz. Ebu Bekir’i gördü ve gelip onun yanında dikildi. Ona sordu:
– Ebu Bekir, arkadaşın nerede?
– Sen yanımda kimseyi görmüyor musun?
– Benimle alay etme! Yanında kimseyi görmüyorum. Aldığım habere göre arkadaşın beni şiirle hicvetmiş. O şairse ben de şiir söyleyen bir kadınım. Kocam da bir şair… Vallahi onu görebilseydim şu taşı ağzına vuracaktım!
– Hayır, hayır! Arkadaşım vallahi şair değil, o şiir söylemez. O seni şiirle hicvetmiş de değil.
Aradığını bulamayan Ümmü Cemil dönüp gitti. Hz. Ebu Bekir sordu:
– Ya Rasulallah, o kadın gerçekten seni göremedi mi?
– Evet, beni görmedi. Allah onun gözünü beni görmez eyledi.

Kadı Iyaz, eş-Şifâ bi-Ta’rîfi Hukuki’l-Mustafa (Dimaşk, 2000), s. 436; İbn Hişam, es-Sîre, 1/393; Uyûnu’l-Eser, 1/193.

Uteybe’yi Tanıyan Arslan

İslâm düşmanı Ebu Leheb ve Ümmü Cemil’in oğlu Uteybe, peygamberlikten önce Rasulullah Aleyhisselam’ın kızı Ümmü Gülsüm’le nikâhlanmıştı. Peygamber Aleyhisselam’ın diğer kızı Rukayye de Uteybe’nin kardeşi Utbe ile nikâhlıydı. Rasul-i Ekrem’e peygamberlik geldikten sonra, ona eziyet eden amcası Ebu Leheb’i yererek kötü akıbetini bildiren “Tebbet” suresi inince, Ebu Leheb ve karısı iki kardeşten de eşlerinden kesinlikle ayrılmalarını istedi. Oğulları Uteybe ve Utbe’ye dediler ki:
– Ümmü Gülsüm ve Rukayye babaları gibi dinden çıktılar. Onları boşayıp ayrılın onlardan!
Bunun üzerine iki kardeş de eşlerinden ayrıldılar. Uteybe, Allah Rasulü’ne gelerek edep dışı bir tavırla şöyle dedi:
– Ben senin dinini tanımıyorum. Kızından da ayrıldım. Bundan sonra ne sen bana gel, ne de ben sana gelirim.
Uteybe bununla da yetinmedi, saldırgan köpek gibi Rasul-i Ekrem’in üzerine yürüyüp gömleğini yırttı! Bu hırçınlıktan çok incinen Rasulullah Aleyhisselam:
– Dilerim ki Allah köpeklerinden bir canavarı senin üstüne salsın, dedi.
Bunun üzerine Ebu Leheb, “Muhammed’in oğluma bedduasından korkuyorum” diyerek endişesini belirtmiştir.
Sonraları Uteybe bir ticaret kafilesiyle Şam’a doğru yola çıktı. Geceleyin Şam civarında Zerka denilen yere vardılar. O gece oraya bir arslan gelip kafilenin çevresinde dolaşmaya başladı. Bunu gören ve yapılan bedduayı hatırlayan Uteybe ürktü:
– Vay anasına, Muhammed’in bedduası yüzünden bu arslan beni öldürecek, dedi.
Güçlü arslan etrafı birkaç defa dolandıktan sonra dönüp gitti. Arkadaşları Uteybe’yi kollamak için ortalarına alıp uyudular. Fakat arslan tekrar geldi, aralarından geçerek ve koklaya koklaya ilerleyip Uteybe’yi buldu. Başını pençeleri arasına alarak ısırıp öldürdü.
Acı haberi duyan Ebu Leheb, “Ben size, Muhammed’in oğluma bedduasından korktuğumu söylememiş miydim?” demiş.

El-Heysemî, Mecmaü’z-Zevaid (Beyrut 1994), 6/14-15, hd. 9820; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 2/338-39; Ensâbü’l-Eşraf, 1/148.

Acımasız Müşrik İşkenceleri

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü vesselâmın ilk müezzini Bilal-i Habeşî Hazretleri (Bilal b. Rebah) ilk müslümanlardan, rengi siyah, fakir ve kimsesizdi. Azgın müşriklerden Ümeyye b. Halef’in kölesiydi. Onun müslüman olduğunu öğrenen Ümeyye’nin ona yapmadığı işkence kalmamıştı: Öğle güneşinin yakıcı sıcağında onu alıp kızgın kumların üstüne çıplak olarak sırtüstü veya yüzüstü yatırır, ağır bir taşı getirip üzerine bastırır: “Lat ve Uzza putlarına iman edinceye kadar böyle kalacaksın!” derdi. Kızgın kumlar ve ağır taşlar arasında dehşetli işkenceler çeken Bilal Hazretleri, müşriklerin inkâr teklifini reddederek: “Allahu ahad, ahad: Allah birdir, birdir!” demeyi sürdürürdü.
İlk müslümanlardan olan Ammar İbn Yâsir’in babası Yâsir ve annesi Sümeyye Hazretleri, müşrikbaşı Ebu Cehil ve ekibi tarafından aynı günde vahşet ve işkenceyle şehit edilmiş ilk İslâm şehitleridir. Ammar b. Yâsir de, müslümanlığını ilk günlerden açığa vuran mücahitlerdendir ve dinden dönmesi için en ağır işkencelere uğramış birisidir. Öğle sıcaklarında demir gömlek giydirilip yakıcı güneş altında tutulur, vücudu dağlanır, işkencenin etkisiyle şuurunu kaybederdi. Sırtı ateşle yakılarak işkence yapıldığı da olurdu. Bazan kızgın güneş altında göğsüne ağır kaya parçası koyarak, bazan da boğulurcasına başını suya sokarak işkence ederlerdi. O ise inancından asla gevşemezdi.
Müşrik kadınlardan Ümmü Enmar’ın azatlı kölesi olan Habbab İbnü’l-Eret Hazretleri de, müslümanlık uğrunda Mekke’de ağır işkencelere uğramış garip müslümanlardandı. Müşrikler bir gün onu soyarak, yaktıkları bir ateşin içine sırtüstü yatırdılar. Göğsüne ayaklarıyla bastılar. Kor halindeki ateş sönünceye kadar, öylece tutup işkence ettiler. Demircilik yapan Habbab’ın sahibesi Ümmü Enmar, onun başını kızgın demirle dağlardı. Habbab, Rasulullah’a gidip şikayette bulundu. Allah Rasulü s.a.v. de “Ya Rabbi, Habbab’a yardım et!” diye dua etti. Ümmü Enmar’ın başına müthiş bir ağrı girdi ve köpek gibi ulumaya başladı. Tabipler başını dağlatmasını tavsiye ettiler. Artık Habbab kızdırdığı demirle onun başını dağlıyordu.

İbnü’l-Esîr: el-Kâmil fi’t-Tarîh (Beyrut, 1979), 2/66-68; İbn Kesîr: el-Bidâye ve’n-Nihâye (Beyrut, 1995), 1/456; İbnü’l-Esîr: Üsdü’l-Gâbe (Beyrut, 1997), 3/208 vd.; et-Tabakâtü’l-Kebîr, 3/151 vd., 213 vd., 227 vd.; Ensâbü’l-Eşrâf, 1/178-218.

 semerkand dergisinden alıntıdır
 
 
  Bugün 14 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı! Zeki İNAL  
 
Google


- site ekle - evden eve nakliye - evden eve nakliyat


Copyright @ Tüm Hakları Gizlidir İzinsiz ve Kaynak Gösterilmeden Kullanılamaz @ Zeki İNAL
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol